Parapelvik Kist Parapelvik kist, böbrekte yer alan ve böbrek pelvisine yakın konumda bulunan sıvı dolu keseciklerdir. Bu kistlerin varlığı, böbrek fonksiyonlarını ve genel sağlığı etkileyebilir. Parapelvik kistler, genellikle böbreğin yapısında yer alan ve çeşitli büyüklüklerde olabilen tek veya çok sayıda keseciklerdir. Bu kistler, genellikle iki ana gruba ayrılır:
Basit Böbrek Kisti Basit böbrek kistleri, böbreğin üst veya alt kesiminde sonradan oluşan, birkaç milimetre ile 5-10 santimetre arasında değişen büyüklüklerde kistlerdir. Bu kistlerin en yaygın oluşum nedeni, böbreğin süzme kanalının tıkanması sonucu geride idrar birikmesidir. Belirtiler genellikle yoktur ve bu kistler sıklıkla ultrasonografi (USG) sırasında tesadüfen keşfedilirler. Ancak, kist büyüdükçe karın veya yan ağrısına neden olabilirler. Teşhis ultrasonografi ile konulabilir ve böbrek fonksiyonlarının iyi bir şekilde değerlendirilmesi için ilaçlı böbrek filmi çekilebilir. Komşuluk ilişkilerinin değerlendirilmesi için ise tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) kullanılabilir. Parapelvik Kist ve Hipertansiyon Parapelvik kistlerin varlığı, bazı hastalarda yüksek kan basıncı (hipertansiyon) ile ilişkilendirilebilir. Renal pelvis veya sinüse bitişik parapelvik kistler, genellikle basit böbrek kistleri arasında yer alır. Sağlıklı böbrekler, belirti vermeden beş basit ve küçük kist taşıyabilir. Ancak, bu kistlerden biri 3 cm'den daha büyük olursa, çevredeki böbrek dokularına baskı yaparak kan akışını engelleyebilir. Bu durumda, böbrekler daha fazla renin üretir ve bu da kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Kontrolsüz yüksek tansiyon, daha fazla böbrek hasarına yol açabilir ve bu da hastaların kısır döngü içine girmesine neden olabilir. Polikistik Böbrek Hastalığı Polikistik böbrek hastalığı, kalıtsal bir hastalıktır ve genellikle anne veya babadan geçer. Her iki böbrekte de çok sayıda kist bulunur. Kistlerin sayısı ve büyüklüğünün artması, böbreğin sağlıklı dokusunun azalmasına ve sonuç olarak böbrek yetmezliğine yol açar. Belirtiler arasında kilo kaybı, böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama, hipertansiyon ve baş ağrısı yer alır. Teşhis ve Tedavi Parapelvik kistlerin teşhisi genellikle ultrasonografi, tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi görüntüleme yöntemleri ile yapılır. Tedavi, kistin boyutuna, konumuna ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Küçük ve semptomsuz kistler genellikle tedavi gerektirmezken, büyük veya semptomatik kistler cerrahi müdahale gerektirebilir. Hipertansiyon gibi eşlik eden durumlar ise ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Sonuç Parapelvik kistler, böbreklerde çeşitli sorunlara yol açabilen ve dikkatle izlenmesi gereken yapılar olup, zamanında teşhis ve uygun tedavi ile hastaların yaşam kalitesinin artırılması mümkündür. Bu nedenle, böbrek sağlığına yönelik düzenli kontroller ve gerekli durumlarda uzman hekimlere başvurmak büyük önem taşır. |
Salih Cebe
18 Mayıs 2024 CumartesiPolikistik Böbrek hastalığı genetik bir hastalık. 2 tip mevcut. 16.Kromozomdaki p33.3 geni PKD1 hastalığını böbrekte tetikliyor. Böbrek ve Beyin iletişimi sayesinde böbreğin susuz kalacağını zanneden beyin bir takım sinyalleri böbreğe göndererek sözde böbreğin susuz kalmasını önlemek amacıyla böbrek içinde içi sıvı dolu çok sayıda kistik su kabarcıkları oluşturur. Eğer bu sinyal sistemi düzeltilebilirse PKD1 geni görevini yapamaz ve böbrekte polikistler oluşmaz hale gelir. Bunun için dünyada çeşitli sinyal kesici hapların üretimleri araştırılıyor. TOLVAPTAN bunlardan en bilineni. Japon OTSUKA Laboratuvarları bu konuda çalışıyor.
Cevap yazAdmin
18 Mayıs 2024 CumartesiPolikistik Böbrek hastalığıyla ilgili bilgilendirici yorumunuz için teşekkür ederim. Bu genetik hastalık gerçekten de önemli bir sağlık sorunudur ve tedavisi için yapılan araştırmalar çok değerlidir. Sinyal kesici haplar gibi yeni tedavi yöntemleri geliştirilmesi, hastaların yaşam kalitesini artırabilir ve hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilir. Japon OTSUKA Laboratuvarları'nın bu alanda yürüttüğü çalışmalar umut verici ve gelecekte hastaların tedavi süreçlerine olumlu katkı sağlayabilir. Çalışmaların başarılı sonuçlar elde etmesi ve hastaların daha iyi bir yaşam sürmesi dileğiyle.